Işık, Işığın Soğurulması, ışık filtresi

Posted on
  • 28 Aralık 2011 Çarşamba
  • by
  • çalışma kitabı cevapları
  • in
  • Etiketler:

  • Işık, Işığın Soğurulması, ışık filtresi

    Işık nedir ? Işık , maddenin fiziksel yapısındaki atomik etkileşim sonucu meydana gelen , ışıyan bir enerji türüdür . Kaynağından çıktıktan sonra bütün yönlere dağılır ve dalgalar şeklinde ilerler .

    Herhangi bir dalganın iki temel özelliği dalga boyu ve frekansıdır . Dalga boyu , birbirine komşu iki dalganın tepe noktaları arasındaki mesafedir . Frekans ise belli bir noktadan belli bir zaman birimi içinde geçen dalga adedidir . Dalga boyu ile frekansın çarpımı ışığın yayılma hızını verir . Işığın dalga boyu , mavi ışık için yaklaşık 380 nanometre , kırmızı ışık için 760 nanometre'ye kadar uzanır . Işığın frekansı ise 600 milyar adettir . Bu ifadeye göre ışığın saniyede 600 milyar defa yanıp söndüğünü söyleyebiliriz . Yayılma hızı ise saniyede yaklaşık 300.000km'dir . Bu ölçüler yaklaşık boşluk ortamı için geçerlidir . Daha yoğun ortamlarda bu ölçüler değişir .

    Bilim Ve Teknoloji / Işık Nedir?
    Işık nedir ? Işık , maddenin fiziksel yapısındaki atomik etkileşim sonucu meydana gelen , ışıyan bir enerji türüdür . Kaynağından çıktıktan sonra bütün yönlere dağılır ve dalgalar şeklinde ilerler .

    Herhangi bir dalganın iki temel özelliği dalga boyu ve frekansıdır . Dalga boyu , birbirine komşu iki dalganın tepe noktaları arasındaki mesafedir . Frekans ise belli bir noktadan belli bir zaman birimi içinde geçen dalga adedidir . Dalga boyu ile frekansın çarpımı ışığın yayılma hızını verir . Işığın dalga boyu , mavi ışık için yaklaşık 380 nanometre , kırmızı ışık için 760 nanometre'ye kadar uzanır . Işığın frekansı ise 600 milyar adettir . Bu ifadeye göre ışığın saniyede 600 milyar defa yanıp söndüğünü söyleyebiliriz . Yayılma hızı ise saniyede yaklaşık 300.000km'dir . Bu ölçüler yaklaşık boşluk ortamı için geçerlidir . Daha yoğun ortamlarda bu ölçüler değişir .



    Herhangi bir objenin görülebilmesi için ya kendisinin bir ışık kaynağı olması ya da üzerine düşen herhangi bir ışığı yansıtması gerekir . Işık kaynağı olmayan cisimler özelliklerine göre kendi üzerlerine düşen ışınların bir kısmını az veya çok yansıtırlar .

    Fotoğraf söz konusu olduğunda , ışığın dört temel özelliği vardır . Bunlar , parlaklık , yön , renk , kontrasttır. Işık ayrıca üç ana şekilde de incelenebilir . Direk ışık , yansıyan ışık , filtrelenmiş ışık . Pratik olarak ise iki tip ışık vardır , doğal ve yapay ışık .



    1. Parlaklık : Parlaklık , ışığın yoğunluğunun ölçüsüdür . Bir pozometre yardımı ile ölçülür . Pozu belirler , kameranın elde mi tutulacağına , sehpaya mı bağlanacağına karar vermekte yardımcı olur . Fotoğrafın rengini ve atmosferini belirler . Parlaklık , kar ile kaplı alanlar ve buzullarda görülebilicek şiddetten , yıldızsız bir gecenin karanlığına kadar farklılıklar gösterir . Sadece pozu etkilemez , fotoğrafın renk yorumunu da belirler . Parlak ışık genellikle , sert , ama her zaman gerçekçidir . Loş ışık ise daha gevşek , dinlendirici ve gizemlidir .

    Yüksek yoğunluklu aydınlatma , konuları daha yüksek kontrastlı ve renklerini daha parlakmış gibi gösterir . Loş ışık ise bunun tersi bir etki yapar . Böylelikle ışığın yoğunluğunu değiştirerek fotoğrafçı ürettiği görüntünün uyandırdığı duyguları ve atmosferi de kontrol eder . Dış çekimlerde eğer ışığın şiddeti çok fazla ise bir gri filtre yardımıyla ışığın şiddeti kontrol edilebilir . (Nötr yoğunluk filtresi "ND") Bu tür çekimler özellikle açık diyafram kullanılması gereken durumlarda yapılır .

    İç mekan çekimlerinde konu düzlemindeki aydınlanmanın şiddeti , konu ile ışığın kaynağı arasındaki mesafeye bağlıdır ve en azından teorik olarak bilinen şu fizik kuralı geçerlidir . Aydınlanmanın şiddeti , konu-ışık kaynağı mesafesinin karesi ile ters orantılı olarak artar veya azalır . Daha pratik terimlerle ifade etmek gerekirse , ışık kaynağı-konu mesafesini "2" misli artırırsanız konu düzlemindeki aydınlanmanın şiddeti 1/4'e düşer . Mesafe "3" misli artırılırsa , şiddet 1/9'a düşer .

    Ancak bu kural sadece noktasal ışık kaynaklarında geçerlidir . Civarda yansıtıcı yüzey olmamalıdır . Örneğin , yansıtıcı bir tasa sahip bir fotoğraf ampulünde bu kural kısmen geçerlidir . Yansıyan ışığın miktarı arttığında kuralın geçerliği de yavaş yavaş kaybolur . Duvarlar ve tavandan yansıyan ışık bu kurala göre hesaplanmaz .

    Flüoresan ampulü gibi çizgisel ışık kaynaklarında ise bu kural tamamen geçersiz olup , bu durumda aydınlatmanın şiddeti mesafeyle doğru orantılı hale gelir . Yani konu-ışık kaynağı mesafesi "2" misli artırılırsa , aydınlanmanın şiddeti yarıya düşer .



    2. Yön : Düşen ışığın yönü , gölgelerin pozisyonunu ve yoğunluğunu (miktarını) belirler . Bu durumda ışığın 5 türünden söz etmek mümkündür .

    2.1.Cephe(Önden) Işığı : Işık kaynağı az veya çok kameranın arkasındadır . Kontrastlık , başka aydınlatma şekillerine oranla daha düşüktür . Renkli fotoğraf için temel bir avantaj sayılabilir . Cephe ışığı aynı zamanda en düz ve en yassı etkiyi verir . Çünkü gölgeler tamamen veya kısmen objenin arkasındadır ve objektif tarafından görülmezler . Doğru renkler almak için cephe ışığı tavsiye edilse bile bu ışıkta hacim ve derinlik etkisinin en az seviyede olduğu bilinmelidir . Yüzde yüz cephe ışığı çok enderdir . Çünkü ister fotoğrafçının arkasındaki güneş , ister makinenin üzerine takılı flaş olsun , optik eksenden biraz kaçık olunca objenin bir yanında ince gölgeler belirmeye başlar . Gerçek cephe ışığı için en iyi kaynak ring flaşlardır . Çünkü objektifi kuşatan bu halka biçimindeki lamba gerçekten gölgesiz görüntü verir .

    2.2.Yanal Işık : Işığın kaynağı konunun yan tarafındadır . Ön taraftan ziyade hafifçe arkaya kaymış durumdadır . Üç boyutluluk izleminin ve renk veriminin iyi olması için sıkça başvurulan bir aydınlatma şeklidir . Yan ışık , kullanılması kolay bir şekildir ve daima iyi sonuç verir .

    2.3.Ters Işık : Işık kaynağı az veya çok konunun arkasındadır ve onu arkadan aydınlatır , gölgeler kameraya doğru uzar . Diğer aydınlatma şekillerine göre konu kontrastı daha yüksektir . Bu özelliği ters ışığı renkli fotoğraf için çok uygun olmadığını gösterir . Diğer taraftan bütün diğer aydınlatma şekillerine göre daha inandirici bir mekan ve derinlik hissi verir . Renkli çalışan fotoğrafçılar ters ışığı kullanımı zor fakat iyi kullanıldığı zaman insani ödüllendiren bir şekil olarak düşünürler . Hemen hemen değişmez bir biçimde ters ışık kullanımı olağanüstü güzellikler ve ifadeler dünyasının kapısını aralar . En dramatik ışık formudur . İfadeyi ve atmosferi kuvvetlendirmede eşsizdir .

    2.4.Tepe Işığı : Işık kaynağı az çok konunun üzerindedir . Diğer aydınlatma şekilleri arasında en az fotojenik olanıdır . Çünkü düşey yüzeyler doğru renk verimi için yeterince aydınlanmazlar . Gölgeler çok küçüktür ve derinlik ifadesi veremeyecek şekilde görüntüde yer alır . Dışarıda bu tipik öğle güneş ışığıdır . Fotoğrafa yeni başlıyanlarca parlak ve güzel bulunduğu için tercih edilir . Deneyimli fotoğrafçılar dış çekimler için uygun zamanın güneşin nispeten alçakta olduğu sabah erken ve öğleden sonraki geç saatler olduğunu bilirler .

    2.5.Alttan Gelen IŞık : Az çok konuların alttan aydınlatıldığı şekildir . İyi kullanılması zordur .



    3. Renk : Bir radyasyon kaynağından yayılan ışık homojen değildir . Aksine 380 ile 760 nanometre arasında değişen dalga boylarına sahip farklı renklerin yaklaşık olarak eşit miktarda karışımından meydana gelmiştir . Bütün dalga boyları müzikteki akorda benzer bir şekilde birbirleri ile uyum halindedir . Ancak kulağın müzükteki bir akoru dinlediğinde içerdiği notaları ayırt edebilmesine rağmen , göz gördüğü akkor halindeki beyaz ışığın içindeki dalga boylarını teker teker ayırt edemez . Renkli fotoğraf söz konusu olduğunda bu oldukça önemli bir faktördür . Çünkü göze beyaz görülmesine rağmen gerçekte beyaz olmayan ve renkli film tarafından da gerçek halleri ile kaydedilen birçok ışık türü vardır . Renkli film , ışığın spektrum yapısı içindeki farklılıklara , göze göre çok daha duyarlılık gösterir . Bu yüzden filmi etkileyen ışık onun dengelendiği ışıktan farklı ise sonuçta ortaya çıkan renkli dialarda belli bir yöne doğru renk sapması görülücektir . Bunu kanıtlamak amacıyla şöyle bir test yapılabilir . Üzerinde çeşitli renkler bulunan bir test kartının güneş ışığı altında , kapalı gök ışığı altında , akkor flamanlı lambadan yayılan ışık altında ve flüoresan ışığı altında fotoğraflarını çekelim . Filmin dengelendiği ışığın dışındaki türlerde renklerin doğal dışı ve farklı göründüğü fark edilicektir .

    Renkli filmler belli bir tür ışıkta doğru renk vermek için tasarlandıklarından , gözümüz de beyaz zannetiği ışığın içindeki küçük farklılıkları algılayamadığından , doğru renk elde edebilmek için doğru filmin , doğru ışıkta kullanılması gerekir . Bu nedenle ışığın belli bir sınıflandırmaya ve birimlendirmeye tabi tutulması gerekir . Bu amaçla hazırlanan cetvele Kelvin Skalası adı verilir .

    Kelvin Skalası adını İngiliz fizikçi W.T.Kelvin'den almıştır . Işığı renk ısısı türünden ölçer . Sadece akkor ışık kaynaklarında uygulanır . Kelvin skalasının başlangıç noktası mutlak "0" yani -273 derecedir . Bir demir parçasını ısıttığımızda ısının miktarına bağlı olarak ışık yaymaya başladığını biliriz . Bundan yola çıkarak 1000 dereceye kadar ısıtılmış bir demir parçasının yaydığı kırmızımsı ışık için 1237K derecesi tanımlaması yapılabilir . Herhangi bir ışığın renk ısısı , siyah gövde radyatörü adı verilen ve bir tarafında ****k bulunan içi boş metal bir kürenin tanımlanacak ışık ile aynı renge gelene kadar ısıtılıp santigrat cinsinden ölçülen derecesine 273 rakamının ilave edilmesi ise bulunur . Bulunan bu rakam incelenen ışığın "K" derecesidir . Bu noktada renklerden bahsederken sanatçıların tanımlamalarıyla fizikçilerin tanımlamaları arasındaki tersliğe dikkat çekilmelidir . Sanat çevrelerinde kırmızı ve komşusu olan renkler sıcak , mavi ve komşusu olan renkler soğuk diye tanımlandıkları halde , fizikçiler Kelvin Sklasında da görüleceği gibi , kırmızı grubu soğuk , mavi grubu ise sıcak tanımlarlar . Fizikçiler için koyu kırmızımsı ışık 1000K civarında olurken , mavi kuzey göğünden yayılan ışık 27000K civarında olabilir . Tabi bu hiçbirzaman göğün o bölümünün 27000 dereceye kadar ısındığı için o rengi yaydığı anl***** gelmez .

    Kelvinmetrenin ancak renk düzeltme filtre seti ile birlikte olduğunda bir anlamı vardır . Tek başına bir işe yaramaz . Kelvinmetre ancak konunun genelini aydınlatan ışıkta bir uyumsuzluk var ise düzeltilmesinde yardımcı olur . Konu içinde oluşmuş yerel renk sapmalarını düzeltmekte yararlı olamaz . Birinci tür kırmızı ve mavi , ikinci tür kırmızı , mavi magenta yeşil dengesini veren kelvinmetreler vardir .

    Bazı Işık Kaynaklarının "K" Cinsinden Renk Isıları

    Mum Alevi , 1500K
    100 Watt genel amaçlı ampul , 2850K
    500 Watt profesyonel tungsten ampul , 3200K
    El flaşı , 6200-6800K
    Sabah ve öğleden sonra gün ışığı , 5000-5500K
    Öğlen güneşi mavi gök beyaz bulutlar , 6000K
    Sadece mavi gök ışığı (gölgedeki konular) , 10000-12000K
    Berrak mavi kuzey göğü , 15000-27000K

    Kelvin değerleri sadece akkor ışık kaynakları için geçerlidir . Diğer kaynakların renkleri benzeştirme yolu ile bulunmuş değerlerdir . Ancak bu konuda işler biraz daha karışıktır . Çünkü renk ısısı sadece ışığın renginin ölçüsüdür . Fakat o ışığın spektrum yapısı hakkında bilgi vermez . Önceden belirtildiği gibi aynı renk ısısına sahip fakat birbirinden farklı beyaz ışıkların varlığı söz konusudur . Bu tür ışıklar renk ısıları aynı olmakla beraber spektrumları farklı olduğundan renkli film üzerinde de farklı sonuçlar verirler . Ancak Kelvinmetre bu spektrum farkını gösteremez yani beyaz ışığı analiz edemez .

    Akkor ışık kaynakları tarafından yayınlanan ışınlar , siyah gövde radyatörü tarafından yayılan ışınlarla spektrum yapısı bakımından büyük benzerlik gösterirler . Siyah gövde radyatörü de bütün renk ısı ölçümlerinin temelini oluşturur .

    Spektrum : Kelvin Skalasını incelerken bahsettiğimiz spektrum kavramını biraz daha açmak sanırım yerinde bir karar olucaktır . Beyaz olarak algılanan ışık homojen bir ortam olmayıp , farklı dalga boylarının karışımından meydana gelmiştir . Bu dalga boyları birbirlerinden görsel olarak ayrılabilirler . Bu işi gerçekleştiren cihaz bir prizma yada bir spektroskoptur . Sonuçta ortaya spektrum adı verilen ve ışığın içindeki farklı dalga boylarının her birinin farklı bir renk bandı olarak görüldüğü bir ışık kuşağı ortaya çıkar . Spektrumun en bilinen örneği gökkuşağıdır . Gökkuşağı renkleri , güneş ışınlarının , havada asılı bulunan çok fazla miktardaki su damlacığına çarparak kırılıp yayılmasından kaynaklanır . Klasik Newton spektrumu yedi farklı rengi tanımlar ; kırmızı , turuncu , sarı , yeşil , mavi , mor , eflatun .



    4. Kontrast : Bir ışık kaynağının yaydığı ışığın konu üzerindeki kontrastını belirleyen faktörler öncelikle konu-ışık kaynağı mesafesi ve ışık kaynağının konuya göre etkili yada geçerli boyudur . Konu-ışık kaynağı mesafesi arttıkça yada ışık kaynağının konuya göre etkili yada geçerli boyu azaldıkça ışık kaynağının yaydığı ışınlar birbirlerine paralel hale gelirler . Bu da ışık ve yarattığı gölge arasındaki yoğunluk farkının artmasına ve ışık-gölge arasındaki geçiş bölgesinin daralmasına yol açar .

    Güneş , dünyaya oranla oldukça büyük olmasına karşın çok uzak bir mesafede bulunduğundan noktasal ışık kaynağı konumundadır . Bu da güneşten gelen ışınların birbirine paralel olmasını sağlar . Ancak bulutlu havalarda güneş artık yalnızca bulutları aydınlatmaktadır . Bu durumda büyük yada geniş bir ışık kaynağı konumuna gelen bulutlar , yeryüzündeki konuları her yönden aydınlattığı ve yeryüzüne olan mesafesi de az olduğundan daha yumuşak görüntülerin oluşmasını sağlar .

    Konunun tam bu noktasında , insan gözünün özelliklerinden de bahsetmeliyiz . Işığı nasıl gözüyoruz , evreni algılamamıza yardımcı olan gözümüzün çalışma mekanızmaları ve beyin olan iletişim trafiği . Aslında bütün duyular arasında görme duyusu insan için özel bir öneme sahiptir . Beyin korteksinin üçte biri ve beyindeki ileti yollarının neredeyse %40’ı görme sistemine aittir .

    Görme duyusu sadece ışığı ve renkleri algılayan bir araç değildir . Görme duyusuyla farklı uzaklıklar ve üç boyutlu uzay da algılanır . Göz boşluğunda bulunan göz küresi, çevresindeki yağ dokusuyla desteklenmiştir . Göz küresi altı adet kasla göz boşluğuna bağlı olup bu kaslar göz kürelerinin hareket etmesini sağlar . Göz küresinin en dışında bulunan beyaz renkli sklera tabakası göz küresine sağlamlık ve biçim veren tabakadır .

    Bunun ön tarafı saydamdır ve kornea adını alır . Kornea tabakasından göze giren ışık mercek tarafından kırılarak gözün içini döşeyen retina tabakasına düşer ve burada elekrik akımına dönüştürülerek görme siniri aracılığıyla beyindeki görme merkezine iletilir.

     Işığın Soğurulması
    permalink

    Işığın maddesel ortamlar tarafından emilmesidir. 'fetih, orbitalde bulunan elektronlar foton soğurarak bir üst enerji seviyesine çıkar. Atomların yörüngelerinde bulunan elektronlar belirli enerji seviyelerinde olan orbitallerde bulunurlar. Orbitaller arası enerji farkları her atoma özgüdür. Işık belirli dalga boyuna sahip elektromagnetik ışımadır ve bir enerjiye sahiptir. Bir fotonun Enerjisi E=hυ formülü ile gösterilir. Işığın enerjisi dalga boyu ile ters orantılıdır. Yani ışığın dalga boyu azaldıkça enerjisi artar, dalga boyu arttıkça enerjisi azalır.
    Bir atoma orbitalleri arasındaki enerji farkına denk dalga boyundaki bir ışık gönderilirse temel haldeki elektron(lar) bir üst enerji seviyesine çıkarlar ve o ışığı soğururlar. Bu olaya ışık soğurulması denir. Işığı en çok soğuran renk siyahtır.Gelen ışıktaki bütün renkleri emer.Fakat diğer renkler Örn:Yeşil sadece yeşil ışığı yansıtır gerisini emer.Yazın açık renkli kıyafetler giymemizin sebebi budur.Beyaz renk ise bütün renkleri geri yansıtır. Soğurulma maddelerde bir takım değişmelere yol açabilir örneğin ışıkta fazla kalan ilaçlar bozulabilir.

    farklı

    Işığın cisimler tarafından tutulmasına ışığın soğurulması denir.

    Siyah renkli cisimler, üzerine gönderilen ışığın tamamını soğururlar.Bu yüzden başka renkteki cisimlere göre daha fazla ısınırlar.
    En az ısınan kumaş ise beyaz renkli kumaş olacaktır.Çünkü; açık renkli cisimler, üzerine gönderilen ışığın tamamını yansıtırlar.Yazın açık renkli giysiler , kışın da koyu renkli giysiler giymemizin nedeni budur.

    Işığın soğurulması maddelerde bazı değişimlere yol açar.Uzun süre güneş altında kalan cisimlerin renkleri solar. Yiyeceklerin tatları değişir , ilaçlar bozulur.

    Ayrıca canlıların besin kaynağı olan bitkilerin ışık olmadan fotosentez yapamayacağını hepimiz biliyoruz. Bütün bu olaylarda ışığın madde ile etkileşimi şekillerinden biri olan soğurulmanın rol oynadığını unutmamak gerekir.

     ışık filtresi
    permalink

    Siyah-beyaz filmlerin, görünür spektrumun bütün renklerini, her rengin yoğunluğuyla orantılı olarak beyazdan siyaha kadar gri rengin tonlarıyla vermeleri gerekir. Kuramsal olarak doğru olan bu husus, uygulamada film duyarkatların renk duyarlığına göre değişmekte ve renk tonları arasında büyük farklar meydana gelmektedir. Buna karşın renkli filmlerde, hazırlandıkları renk ısı derecesinden başka bir renk ısı derecesinde kullanıldıklarında renk tonları değiş*mekte bu nedenle de hiç hoşa gitmeyen sonuçlarla karşılaşılmaktadır. İşte siyah-beyaz filmlerde bu renk tonu farklarını ortadan kaldırmak, ayrıntıları koruyarak kontrastı değiştirmek, renkli filmlerde ise değişik renk ısı derecelerinde kullanılmak üzere ve tüm filmlerde kimi özel etkileri elde etmek için kullanılan çeşitli renkteki jelatin, plastik yada camdan yapılmış bu amaçlar için kullanılan malzemeye filtre denir.

    Filtreler yoğunluklarıyla orantılı olarak kendi rengindeki ışıkların geçmesini sağlamakta, diğer tamamlayıcı renkteki ışıkların geçmesine engel olmaktadır. Diğer bir deyimle rengine göre filtre fotograf makinesine giren ışığın kimi renklerini emer diğerlerini geçirir. Yani spektrumun, renk çarkının ayıklayıcısı görevini görür. Filtrenin rengi ne kadar koyu ise istenmeyen rengi emme gücü o kadar fazladır.

    Bir filtre ne kadar kusursuz bir şekilde yapılmış olursa ol*sun görüntünün niteliğini (keskinliğini, ışık geçirgenliğini) çok az da olsa bir dereceye kadar bozarlar. Filtreler üzerlerine düşen ışığın bir kısmını emdikle*rinden poz zamanı üzerinde de etkilidirler. Doğru poz verme, filtrelerin kullanılmadığı zamandan çok kullanıldığı zaman da*ha çok önemlidir. Az poz filtrelerin etkilerini çoğaltmak ve çok pozda bu etkileri azaltmak eğilimindedir. Bu nedenle filtre kul*lanıldığında poz süresini filtrenin rengine, kullanılan duyarkatın niteliğine ve konunun genel renk tonuyla ışığın niteli*ğine bağlı olarak bir oranda arttırmak gerekmektedir. Arttırılan poz verme süresine filtre faktörü denir ve filtre yapımcıları tarafından filtre prospektüslerinde ve filtrelerin üzerinde x l, x 2, x 3, x 4 gibi yazılıdır. Örneğin filtre etmeni x 5 ise ve normal poz süresi 1/25 saniye olduğunda filtre kulla*nılırken uygulanacak poz süresi: 5x1/25=5/25 = 1/5 olur. Ve yahut 4 x filtre etmeni olan bir filtre ile diyafram açıklığı f/4 ise, filtresiz çekimde diyafram açıklığının f/5.6 olması gerekir. Koşullar uygun olduğu zaman poz değerini diyafram açıklığı*nı değiştirmek suretiyle değil de enstantaneyi değiştirmekle yapmak daha doğru olur. Örneğin f/8 - 1/250 poz değerleriyle fotograf çekilirken etmeni 2 olan filtre kullanmak gerektiğin*de yem poz değerlerinin f/8 - 1/125 yada f/5.6 - 1/250 olması gereklidir. Bu durumda koşullar uygun ise f/8 - 1/125 poz de*ğerlerinin kullanılması daha yararlıdır.

    Fotografçılıkta kullanılan filtreler, düzeltme filtreleri (Correction Filters), Kontrast filtreleri (Contrast Filters) ve Özel Etki Filtreleri olmak üzere üç gurupta toplanabilir.

    0 yorum:

    Yorum Gönder

     
    Copyright (c) 2010 aygunhoca
    Sponsored by : Fastoyun